BAZI KADINLAR ŞANSLIDIR
14 yıl önce bu hafta evlenmiştik. 21 Ağustos 2005. Evlendiğimizde ben 22 ve eşim de 27 yaşlarındaydık. Ankara, Kızılay’da aile arasında yapılan 200 kişilik bir düğünümüz olmuştu. Gerçek anlamda bir aşkla evlendik ve hala da deliler gibi seviyoruz birbirimizi. Eşimin yoğun toplantılarından dolayı evlilik yıldönümümüzü bu yıl birkaç gün gecikmeli kutlayacaktık. Mutlu evliliğimizden doğan tek kızımızı ve bizimle yaşayan annemi evde bırakmıştık. Güzel bir hafta sonu geçirmek için yaşadığımız il olan Ankara dışında lüks bir otelde 2 gecelik oda ayırtmıştık. Evliliğimiz boyunca çok fazla baş başa kaldığımızı söyleyemeyeceğim. Annem de bizimle yaşadığı için evimizde hep bir misafir hep bir curcuna. Ama ara sıra yaptığımız kaçamaklarımız çok romantik ve eğlenceli geçmiştir. Eşim her zaman önce benim mutluluğumu düşünür. Ben de onunkini. Birbirini seven, birbirinin isteklerine saygı duyan bir çift olduğumuz için her konuda uyumlu olmuşuzdur. Yatak odamız da çok renklidir ancak hayallerimi, fantezilerimi ve gerçekten arzu ettiğim şeyleri ona asla açmadım, açamadım.
Belki tepkisinden korktuğum için belki de onu sevmediğimi, artık beni heyecanlandırmadığını düşünmesin diye. Hep içimde gizli gizli yaşadım tüm bunları. Ama içimde kopan fırtınaları bir ben bir de Allah biliyor. Olur olmadık yerde aklıma gelen ve ıslanmama sebep olan tüm bu düşünceler beni korkutsa da aslında beni tahminlerinizin çok ötesinde mutlu ediyor. Muhafazakar bir çevreden geliyoruz ikimiz de. Hayallerimi makalemde anlatmama gerek yok ama emin olun benim yetiştiğim yerde bunları açığa vurmak hiç de hoş karşılanmaz. Kadın okuyucuların tamamının ‘’Ah aynı ben, benim de içimi eriten ama dışa vuramadığım hayallerim var’’ dediğini duyar gibiyim şimdi.
Bahsettiğim gibi muhafazakar bir ailede yetişmiş 4 çocuklu bir ailenin en küçük kızıyım. Tesettürlü, örf ve ananelerine bağlı bir kadınım ve 36 yaşında bir anneyim. İki yıllık bir üniversite hayatından sonra evlendim. Eskiden ilişki esnasında aklıma gelen ve beni müthiş heyecanlandıran şeyleri baskılar ve zihnimde yok ederdim. Ama sonra bunun kimseye haksızlık olmadığını ve sadece benim bildiğim şeyler olduğunu düşünmeye başladım ve hayallerimde de olsa bunları yaşamaya başladım. Genelde eşimle ilişkiye girerken kurduğum hayaller sonraları gündüz vakti evde yalnızken de aklımı başımdan almaya ve doğruca banyoya girmeme neden olmaya başladı. Hayallerim hep yabancı erkeklerle farklı, riskli mekanlarda geçiyordu. Tabi ki asla cesaret edemeyeceğim şeylerdi ama bana çok büyük zevk veriyordu bunlar. Kendimle oynamaya başlıyordum hemen ve defalarca, üst üste boşalıyordum bu hayallerle. Bazen bir mağazanın soyunma kabini, bazen de bir benzin istasyonunun erkekler tuvaletinde buluyordum kendimi. Bazen hayallerimdeki erkekleri ben baştan çıkarıyordum bazen de onlar bana zorla sahip oluyorlardı. Ama tüm hayallerimin ortak noktası benim edilgen bir rolde olmamdı. Kullanılmaktan, bazen aşağılanmaktan, bir yabancıya zevk vermekten ve isteksizce birilerinin bana sahip olması fikrinden çok zevk alıyordum. Belki eşime bahsetmeliydim hayallerimden ama buna asla cesaret edemezdim. Düşünsenize, eşinize ‘’Hayatım bu gece sen içimdeyken ben 3 erkeğin bana saatlerce sahip olduğunu hayal ettim’’ diyorsunuz. ‘’Asla’’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet bunu ben de kesinlikle yapamadım. Ama bu masum oyunu yıllarca devam ettirdim.
Yıl dönümümüzü kutlamak üzere evden çıkmaya hazırlanıyorduk. O akşam üzerime tek parça dar bir elbise giymiştim. Belden oturtmalı, saten ve etekleri bol. Rüzgarda savrulması çok hoşuma giderdi o elbisenin. Kalçalarımı ve göğüslerimi bütün güzelliğiyle ortaya koyuyordu üstelik. Bel kısmı dar siyah bir elbise. Yine her zamanki gibi ten rengi kilotlu çorap giymiştim üşümemek için ama bu sefer sokakta daha seksi görünmek için topuklu bir ayakkabı vardı ince ayaklarımda. Başımda da kareli, kahverenginin tonlarında bir eşarp. Çok şık olmuştum. Eşimin aklını başından almaya kararlıydım. Hafif bir makyaj yapmayı da ihmal etmemiştim. Oldukça da heyecanlıydım bu gece bana yaşatacaklarının hayaliyle. Eşim siyah bir kot, beyaz gömlek ve kırmızı montunu giymişti. Malum erkekler pek beceremez özel günlerde farklı giyinmeyi. Saat 21.00 gibi yola koyulduk. Dışarda güzel bir yemek yedik. Hava soğuktu aylardan Mart. Güle oynaya, şakalar ve kahkahalarla yola devam ettik sonrasında. Karabük üzerinden Safranbolu’ya gidecektik. Yolumuz uzundu.
Kilometreler birbirini kovalıyordu ki saat 23.00 sıralarında arabamızın sol ön tarafından tuhaf bir ses duyduk. Bir süre devam ettik ama ses çoğalınca bu ıssız ve karanlık yolda gördüğümüz ilk benzin istasyonunda durduk. Sadece 2 benzin pompası ve küçük bir dükkan olan karanlık ve bomboş bir istasyondu. Eşim arabadan inerken ben de tuvalet ihtiyacımı gidermem gerektiğini hatırladım. Arabamızın sol ön tekerleğinin inmiş olduğunu gördük. Eşim derin bir ‘’Offf’’ çekti ve ben de istasyonun arkasındaki küçük dükkana doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğimde yaşlı bir çift ‘’Hoş Geldiniz’’ diye karşıladılar beni gülerek. Lavaboyu sordum ve çok da temiz olmayan tuvalette ihtiyacımı giderdim.
Çıktığımda eşim bu sevimli çiftle konuşuyordu. Arabada yedek lastik olmadığını anlatıyor ve en yakın lastik tamircisinin nerede olduğunu soruyordu. Adam 55 kilometre ileride bir istasyon daha olduğunu ve orada aradığımızı bulacağımızı söylüyordu. Ama oraya nasıl gidecektik? Uzaktan onları izlerken eşimin kaygılı ve üzgün olduğunu hissettim. Birkaç dakika telefonuna baktı. ‘’Nerede bu kurtarıcı şirketinin telefonu? İnternet çekmiyor mu burda?’’ diye mırıldanırken istasyona bir kamyon yanaştı. Bizim gideceğimiz yöne doğru gidiyordu. Eşim hemen dışarı çıktı ve şoförle bir şeyler konuşmaya başladı. İçeri geldi ardından ve ‘’Şimdi tekerleği sökeceğim ve tamir ettirip geri geleceğim’’ dedi. Oradan geriye taksi tutacakmış. Benim de benzin istasyonunda kalmamı istedi. ‘’Hem arabaya göz kulak olursun hem de canın sıkılmaz. Teyze ve amcayla sohbet edersin’’ dedi. Orada bir kadının da olması onu rahatlatmıştı. Bu teklifini kabul ettim. 1 saate kadar dönecekti ne de olsa. Lastiği söküp kamyona yüklediler ve yola koyuldular. Bir saate yakın havadan sudan konuştuktan sonra yaşlı çift istasyonu kapatacaklarını söylediler. Küçük bir şok geçirmiştim. Bu ihtimali eşim de ben de düşünememiştik. Endişelenmiştim ama yapacak bir şey yoktu. Arabada oturup eşimin gelmesini bekleyecektim. Ama o da şimdiden gecikmişti. Saat 00.30’u gösteriyordu.
Dükkanı kapatıp veda ettiler. Eski bir arabaya binerek gözden kayboldu yaşlı karı koca. Giderken evlerinin 15 dakikalık yolda olduğunu söyleyerek beni de davet ettiler ama ben ‘’eşim birazdan gelir ‘’ diyerek bu kibar tekliflerini geri çevirdim. Hemen eşimi aramak için telefona sarıldım. Uzun uzun çaldıktan sonra açtı ve tamircinin kapalı olduğunu, benzin istasyonunun da adama telefonla ulaşmaya çalıştığını söyledi. Birkaç saat sürebilir dedi. Epey uzayacaktı işi anlaşılan. Orada yalnız kaldığımı anlatmadım endişelenmesin diye. Küçük benzin istasyonuna bağlanan yolun hemen kenarında duran arabamıza doğru yöneldim. Amacım motoru çalıştırıp biraz ısınmaktı. Ancak fark ettim ki eşimden arabanın anahtarlarını almamıştım. Her şey üst üste geliyordu. O an gerçekten korktuğumu hissettim. Bunları gerçekten yaşıyor muydum? Kendimden çok eşime kızmıştım anahtarları bırakmadı diye ama nereden bilebilirdi tesisin kapanacağını? Yaşlı çiftin gittiği yöne doğru baktım evleri görünüyor mu diye ama zifiri karanlıktan başka bir şey bulamadım. Topuklu ayakkabılarla bu taşlı yollarda yürümek gerçekten zordu. Sadece uzaklarda öten baykuşların, havlayan köpeklerin ve rüzgarın sesi eşlik ediyordu bana. Titremeye başlamıştım, hava gerçekten soğuktu. Hemen eşimi aradım ve durumu anlattım. Çok endişelendi. Başımın çaresine bakabileceğimi ve bir şekilde yanına geleceğimi söyledim.
Çaresizlik içinde küçük dükkanın kenarında rüzgar almayan bir yere sığındım. Pardesüm de arabada kaldığı için soğuğu daha fazla hissediyor ve titriyordum. Isınmak için küçük adımlarla yürümeye başladım ama elbisemin altından giren soğuk rüzgar kilotlu çorabıma rağmen vücut ısımı düşürüyordu. Elbette donacak halim yoktu orada ama soğuktan ciddi bir şekilde hastalanabilirdim. Az önce uzaklardan gelen köpek havlamaları da şimdi daha yakındı. Beni asıl korkutan buydu. Harika bir hafta sonu hayal etmiştik ama şimdi nerede olduğumu bile bilmeden rüzgarın ve korkunun etkisiyle tir tir titriyordum. Yarım saat kadar öylece bekledikten sonra uzaktan bir arabanın farlarını gördüm. İstasyona doğru ilerliyordu. Yola çıkıp beni 55 kilometre ilerideki tesise götürmelerini isteyebilirdim ama korktum. Öylece geçip gitti araba.
Birkaç dakika sonra aynı arabanın geri döndüğünü gördüm. Belli ki beni fark etmişlerdi. Korkudan olduğum yere sinmiş bekliyordum ki yanıma yanaştı. Sağ ön camı aralandı ve otuzlu yaşlarda bir adam gecenin bu saatinde buraların güvenli olmadığını ve yardım etmek istediklerini söyledi. Cevap bile veremedim. Sonra sağ arka cam da aralandı ve yine aynı yaşlarda biri ‘’Belli ki yolda kalmışsınız. Korkmanıza gerek yok. Sizi ilerideki tesise bırakalım. Burası gerçekten çok ıssız ve tehlikeli sizin gibi bir bayan için’’ dedi. Kibarca yapılan bu teklifle biraz yenmiştim korkumu. Üstelik eşimin beklediği tesise doğru gidiyorlardı ve ben soğuktan ve korkudan bayılmak üzereydim. Arabaya binmeden, camdan olanları anlattım cesaretimi toplayıp. Heyecandan konuşurken yutkunuyordum. Ama çaresizdim. Arabada 4 kişiydiler. Arkadaki adam indi ve beni içeri buyur etti eliyle işaret ederek. Küçük ve dar bir arabaydı. Sanırım WV Polo’ydu markası. Ankara plakalı olduğu için güvenebileceğimi düşündüm. Ürkek ve çekingen hislerle bindim arabaya. Adam kapıyı kapattı ve diğer taraftan geri bindi. Yola koyulduk ve birkaç dakika hiçbir şey sormadılar. Sadece korkmamam gerektiğini söyledi yanımda oturan kişi. Gerçekten rahatlatmıştı bu sessizlik beni. Hiç konuşmadan beni eşimin yanına bırakacaklardı. Ortada oturan adama değmemek için kapıya yapışmıştım adeta. Kol çantamdan cep telefonumu çıkardım ve eşimi aradım. Bir araç bulduğumu ve ona doğru geldiğimi söyledim. Aracı kullanan hangi tür müzik sevdiğimi sordu. Bense kayıtsız bir şekilde ‘’Fark etmez’’ diye yanıtladım. Ses tonumdan onlara çok fazla konuşmak istemediğim mesajını vermek istemiştim. Ama dördü de çeşitli bahanelerle sohbet etmeye çalışıyorlardı. Komik ve eğlenceli insanlar oldukları belliydi. Ara sıra cevap veriyordum elbette ama sadece bir veya iki kelime ile. Hatta yaptıkları bir espriye çok gülesim gelmesine rağmen onları cesaretlendirmek istemediğimden kendimi engellemiştim gülmemek için.
Birden yanımda oturan adamla kalçalarımızın birbirine değdiğini fark ettim ve kendimi kapıya iyice yapıştırdım. Ama adam biraz daha yayılarak yine bana değmeye başladı birkaç dakika sonra. Kötü niyetli olmadığını düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Ama saten kumaşlı elbisemin altında kilotlu çorap ve tangamın haricinde bir şey olmadığından tenimin yumuşaklığını hissetmesini de istemiyordum. İçimdeki korkuyu yenmiştim ama yeniden bir heyecan dalgası sarmıştı tüm bedenimi. Fakat bu farklıydı. Kelimelerle anlatılmayacak bir his. Daha önce hiç hissetmediğim bir duygu ve heyecan karmaşası. Arabayı kullanan adam sigara içmek için izin isteyecek kadar kibardı. Bir sigara yaktı ve camını araladı. Arabanın içi buz gibi olmuştu. En azından pardesümü alsaydım diye düşündüm. Hem bu sıkışık oturma düzeninde kalın bir giysiyle daha rahat ederdim yanımdaki adamla birbirimize temas ediyorken. Üstelik artık daha fazla noktamız değiyordu adamla. Bacaklarını da bacaklarıma yapışmıştı ama benim kaçacak yerim kalmamıştı. Neden sonra çalan müzikle adam bana dokunan bacağıyla ritim tutmaya başladı. Bu beni saçma bir şekilde heyecanlandırmıştı. Hislerime anlam veremiyorum. Adamın niyetini anlayamıyordum. Yağmur başlamış ve araba yavaşlamıştı. Silecekler hızla çalışıyor ve şoför yolu görmekte zorlanıyordu. Karanlık, sisli ve göz gözü görmüyordu dışarıda. Yanımdaki adam doğruldu yavaşça ve elini aşağıya, pantalonuna doğru götürdü. Belli etmeden baktım ve önündeki kabarıklığı düzelttiğini gördüm. Belli ki ereksiyon olmuştu. Ne cüretle diye düşündüm ve çok sinirlendim. Yeniden bir korku sarmıştı içimi. Artık adamın neden bana temas ettiğini ve neden müziğin ritmiyle bacağını oynattığını anlıyordum ama bir şey diyecek cesaretim yoktu. Bir şekilde bu yolun tamamlanması ve bir an önce eşimin yanına varmak için dua etmekten başka ne yapabilirdim ki? Hemen kafamı çevirdim ve dışarı bakmaya devam ettim. Bir yandan da anlaması için yavaşça kendimi kapıya doğru bastırdım yine ama anlamak şöyle dursun, daha da sokuldu bana. Bacaklarını iyiden iyiye açtı ve göz göre göre fermuarını aralayarak penisini dışarı çıkardı. Bunu görmüyordum ama hareketlerinden hissediyordum. Bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Yanlış anlamış ve onu boş yere suçluyor olmak için dualar ediyordum.
Adamın sağ eliyle kendisiyle oynadığını, bana dokunan kolunun hareketlerinden hissediyordum. Cesaretimi toplayıp göz ucuyla baktığımda haklı olduğumu anladım. Aman Allahım adam baya baya mastürbasyon yapıyordu arabanın içinde. Üstelik bunu benim yanımda ve bana temas ederek devam ettiriyordu. O arabadan hemen inmek istiyordum ama nasıl ve nerede? Dışarıda zifiri karanlık vardı ve sicim gibi yağmur yağıyordu. Elbette adamlar tecavüzcü değillerdi. Öyle olsaydı şimdiye kadar bunu belli ederlerdi. Ama bu yaptığı neydi. Sol kapının yanında oturan adamdan da mı çekinmiyordu görecek diye? Bahsettiğim anlamsız heyecan yerini tuhaf bir meraka bıraktı aniden. Çok saçma ama görmek istiyordum. Nasıl olduğunu, şeklini, kalınlığını ve eliyle nasıl okşadığını görmek istiyordum. Ellerimi nereye koyacağımı şaşırmıştım ve soğuk terler döküyordum. Diğerlerinin görmesinden de korkuyordum. Rezil olmaktan, utanç duymaktan korkuyordum. Gördüğümü anlayacaklardır diye endişe ediyordum. O an beni çok ama çok korkutan bir şey oldu. Adam usulca bacağımın üzerinde duran elimi tuttu ve ben bu şaşkınlıkla olduğum yerde zıpladım.
Elimi tuttu ve kendine doğru çekmeye başladı. Ben karşı koyuyordum ama heyecandan nefesim kesilmişti. İstemekle istememek arasında hiç bu kadar büyük bir uçurum yaşadığımı hatırlamıyorum. Elimi kibarca kendine çekiyor ve ben haykırarak azarlamak yerine sadece direniyordum. Çaresizdim. Kalbimin bacak aramda attığını hissediyordum. Islanmaya başlamıştım. Kendimi tarif edilemez bir ikilemin tam ortasında bulmuştum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor ve bu da beni tarif edemeyeceğim kadar fazla heyecanlandırıyordu. Karşı koymayı bıraktım. O anki cesaretime şu an hala şaşırıyorum. Arabanın içi karanlık ve muhtemelen şoför hariç diğer iki kişi de uyuyordu. O da zaten bu kötü hava şartlarında kendini tamamen yola vermişti. Elimi kibarca kaldırdı ve penisinin üzerine koydu. Buradan sonrasını bana bırakıyordu anlaşılan. O benden birşeyler bekliyor, ben kendime hayret ederek öfke ve heyecanla karışık bu saçmalığın devam etmesini istiyordum. Çok büyük bir utanç içerisinde adamın penisini kavradım. Kalın, çok uzun olmayan ve ateş gibi yanan bir penis şu an sol avucumun içinde titriyordu. İnanmayacaksınız ama adamın kalp atışlarını avucumun içinde hissedebiliyordum. Bu yaptığımın yanlış olduğu konusunda hiçbir şüphem yoktu.
Ama garip bir şekilde beni tetiklemiş ve gizliliğinden kaygı duymadığım bu eylem beni biraz cesaretlendirmişti. Daha önce eşinden başkasına dokunmamış bir kadın olarak durumun bende nasıl bir etki yarattığını anladığınızı düşünüyorum. Elimde yabancı, adını bile bilmediğim bir erkeğin penisi, heyecandan tir tir titreyen bir kadın ve bir erkek vardı o an kainatta bir yerlerde. Kaçamak bir bakışla yüzünü süzmek istedim. Başını arkaya dayamış gülerek bana bakıyordu. Kulaklarını ve alnını kapatan kumral saçlarıyla oldukça çekici gelmişti ruhuma. Çok istekli olduğumu düşünmesini istemediğimdendir, gülümsemedim. Avucumu hafifçe sıkıp bırakarak daha çok hissetmeye çalıştım onu. Sonra yukarı aşağı hareketlerle yarım bıraktığı mastürbasyonuna devam ettim. Sağ elini kalçalarımızın arasına koydu ve elinin üstüyle saten kumaşın üzerinden tenimin sıcaklığını hissetmeye çalışıyordu. Ben hareketlerimi hızlandırdım. Daha çok zevk almasını ve bir an önce boşalmasını arzu ediyordum. Diğerleri görmeden boşalmasını ve bu işin bitmesini istiyordum.
Hareketlerimi hızlandırarak devam ettim yaptığım işe. Bacaklarımın arası ateş gibi yanıyor, hiç ıslanmadığım kadar ıslandığımı hissediyordum. Avuçlarımda kıvranan adama belli etmeden diğer elimi elbisemin altından kadınlığıma götürdüm. Ben de kendimi okşuyor ve çığlık atmadan nasıl boşalabileceğimi düşünüyordum. Gözlerimi kapamış aldığım zevki sessiz bir şekilde yaşamak için çabalıyordum. Kilotlu çorabım vajinamdan süzülen sıvıyla sırılsıklam olmuştu. Kendimi sona ulaştırmak için ateş gibi yanan dişiliğimi okşuyordum. Avuçlarımın içindeki kalın penis birkaç dakika geçmeden tüm menisini dışarı boşaltmıştı ve elim adamın sıcacık menisiyle kaplanmıştı.
Meniye bulanmış elimi hafifçe çekmeye çalıştığım sırada duyduğum sesle irkildim. Dünyam başıma yıkıldı. Oracıkta ruhumu teslim edebilirdim. Boşalttığım adamın solunda oturan arkadaşı ” Peçete vereyim mi size? Amma boşaldın ha. Sen hepimizden hızlı çıktın be Arif ! ” diye seslendi. Ağlamak istiyordum. Kendimi araçtan atmak, yok olmak istiyordum. O an hiç ama hiç doğmamış olmayı dileyecek kadar büyük bir utanç duymuştum. Gerçekten yakalanmıştık. Sonra her kafadan bir ses, herkesten bir kahkaha duyulmaya başladı. Biri Arif’i pohpohlarken, diğeri beni teselli ediyor utanmamam gerektiğini söylüyordu. Biri ”Sizi kumrular, ne ara sevgili oldunuz” derken diğeri ”Ben de isterim” anlamında Arif’i kıskandığını ifade ediyordu. Bense ne yapacağını bilemez bir halde gözlerimden süzülen yaşları kuru kalan elimle silmeye çalışıyordum. Yalvarmaya başladım ”Lütfen indirin beni, inmek istiyorum” diye haykırıyor, bir yandan da hıçkırıklarla ağlıyordum. Birden bir sessizlik oldu. Kötü insanlar olmadıklarını, bana zarar vermeyeceklerini ve beni gitmek istediğim yere bırakacaklarını anlattılar. Kibar ve sakin bir sesle, uygun kelimelerle beni araçta kalmaya ikna ettiler. Onlara en başından beri güveniyordum. Sorun yaşadığım utançtı. Arabayı kullanan adam şöyle dedi sonrasında ”Bakın, burada, bu arabadan inmeden harika şeyler yaşayabiliriz.Malum siz de doymadınız henüz hanımefendi. Sizi asla hiçbir şey için zorlamayacağız. Söz veriyoruz, hiç konuşmayacağız sizin gibi asil bir hanımefendiyi utandırmamak için”. Hiç ses çıkarmadım. Bu kabul ettiğim anlamında değil, şaşkınlığımdan kaynaklanan bir suskunluktu. Derken az önce boşalttığım adamla yanındaki hızlıca yer değiştirdiler. Ne olduğunu anlayamadan adamın ellerini göğüslerimde hissettim. direnecek gücüm yoktu zaten. Bir zarar görmeyecektim buna ikna olmuştum. Üstelik dişiliğim hala ateş gibi yanıyordu. Doymamıştım… Ve doyabilecek gibi de hissetmiyordum… Çok utanıyordum kendimden.
Çok sert ama kibar bir baskı hissediyordum göğüslerimde. Avuçları aceleci ama sakin bir hırsla okşuyordu zevkten sızlayan utangaç göğüslerimi. Onlara eşimden başkası bırakın okşamayı dokunmamıştı bile. Beni öpmek için yeltendi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ama ben “hayır” der gibi dudaklarımı kaçırdım. Ben öylece duruyordum adam göğüslerimi okşarken. Benim kadar zevk alıyordu ve en az benim kadar heyecanlıydı bu genç adam. Araç yavaşça yolunda ilerliyordu. Sağanak yağmur arabayı dövüyor, kulaklarımda asfaltın uğultusu vardı ve ben nereye gittiğimden habersiz kendimi onlara bırakmıştım. Bir kez daha dudaklarıma yaklaştırdı dudaklarını. Bu kez onu kırmamak için başımı çevirmedim ve gözlerimi kapattım. Önce yumuşak birkaç öpücük hissettim. Sonra daha ateşli bir çift dudak. Karşılık vermiyordum ama çok hoşuma gidiyordu. Dudakları gerçekten serin ve maharetliydi. Dilini kullanmaya başlaması aklımı başımdan almaya yetti. Ben de ürkek ve sığ öpücüklerle karşılık vermeye başladım. Dudaklarımız birbirini tanırken diğerlerinin de bizi izlediklerini hissediyordum. Artık utanmıyordum ve tam tersi içimdeki patlamaya hazır volkanı zor dizginliyordum. Kocamın namusuydum birkaç saat önce ama şimdi bu adamların elinde bir fahişe gibi hissediyordum. Bunun bana bu denli zevk vereceğini, böyle bir durumdan bu kadar hoşnut olacağımı tahmin bile edemezdim. Belki hayallerimin arasında bu da vardı ama, bu hayalimi gerçeğe dönüştürebileceğimi hiç ama hiç ummazdım. Böyle bir fırsat doğmasını beklediğim gerçeği apaçık ortadaydı. Edepsiz bir kadın oluvermiştim.
Hayatımda hiç bu kadar ateşli öpüşmemiştim. Bir eliyle göğüslerimi okşarken diğer eliyle de elimi tutuyor ve penisine doğru çekiyordu. Ben yine kolay kadın olmamak adına direndim ama onun penisini de biran önce hissetmek için yanıp tutuşuyordum. Elimi pantolonunun üzerindeki iri kabarıklığa koydu. Şimdi bir eliyle başımı dudaklarına doğru bastırmaya başladı. Ben de daha fazla nazlanmanın anlamsız olduğunu düşünerek pantolonunun düğmelerini açmaya başladım. Bel ve kalça hareketleriyle bana yardımcı oluyordu. Bir, iki, üç, dört ve tüm düğmelerini açmıştım. Altında kilot yoktu ve ben penisine dokunabiliyordum şimdi. Kalçalarını havaya kaldırarak sıyırdı giysisini aşağıya. Bunu bir eli göğüslerimdeyken diğer eliyle yaptı. Belli ki her anın tadını bana dokunarak çıkarmak istiyordu. Evet söz verdikleri gibi, hiç biri tek kelime dahi etmiyorlardı. Zaten bu beni fazlasıyla utandırırdı. Şimdi elimde büyük, kalın bir penis vardı. Kendisini, diğer arkadaşına yaptığım gibi elimle çabucak boşaltmak için yukarı aşağı hareketlerle okşamaya başladım. Bunu da diğer adamınki gibi eşimin penisiyle kıyasladım. Gerçekten iriydi ve kor gibi yanıyordu. Elimle hissettiğim kadarıyla penisinin baş kısmı da oldukça büyüktü. Ben elimle çabalarken dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve başımı kibarca aşağıya doğru eğmeye çalıştı. Şok olmuştum çünkü bu hesapta yoktu. Bunu yapabileceğimi sanmıyordum. Gözlerine “Lütfen, bunu yapamam” der gibi baktım. Eşime bile çok nadir yaptığım bir şeydi bu. Başka bir adamın penisini nasıl ağzıma alabilirim aklıma sığmıyordu. Ama karar vermek zorundaydım ve bu gecenin neler doğuracağını da çok merak ediyordum. Nazlandığımı düşünüyordu ama ben gerçekten o kısa süze içerisinde bir karar vermeye zorluyordum kendimi. Başımı öne, penisine doğru bastırdıkça karşı koyma gücüm tükeniyordu. İstiyordum ama yapamazdım bunu. Daha fazla direnemedim. Kendimi ona bıraktım ama hala isteksiz görünmek zorunda hissettiğimden buna kolaylaştırmadan, biraz daha çaba göstererek ulaşmasını sağlıyordum. Ama artık avucumdaki penis dudaklarımdan sadece bir karış uzaklıktaydı. Bastırmayı bırakmış elini öylece eşarbımın üzerinde tutuyordu. Ama doğrulmaya çalışırsam buna müsade etmeyeceği de aşikardı. Öylece kalakalmıştım. Dilimde bırakacağı tadı gerçekten çok merak ediyordum. Arabanın içerisinde herkes nefesini tutmuş bekliyordu.
Arabaya bineli henüz 20 dakika dahi olmamıştı ama ben bir yabancıyı elimle boşaltmış, bir diğerini de ağzımla doyuma ulaştırmak üzereydim. Üstelik kocamdan başka erkek eli değmemiş bedenim, yabancı erkeklerin dokunuşlarıyla tanışmıştı bu gece bu kısa süre içerisinde. Artık kasıklarındaki testesteronun kokusunu alabilecek kadar yakındım ona. Dudaklarımı hafifçe araladım ve dilimi penisinin ucuna değdirdim. Bir miktar sıvı dışarı taşmıştı ondan. Tuzlu ve kaygan. Daha önce hiç tatmadığım bu sıvının dilimde bıraktığı kadınsı etki tüm bedenimi sarmıştı. Buna nasıl da aç olduğumu hissettiriyordu bana bu adamın kasıklarından aldığım koku. Başım dönüyor, ara ara bayılacak gibi oluyordum. İri başını dudaklarımın arasına aldım ve emmeye başladım. Belli belirsiz bir “ohh” sesi duydum genç adamın ağzından. Dudaklarımın arasındaki penisi daha güçlü emmeye başladım. O da bel hareketleriyle bize yön veriyordu. Ağzımın içinde, daha derine ilerlemesine müsade ediyordum. Dilimle acemi daireler çiziyor, emiyor, yalıyor ve yutkunuyordum. Hareketlerim hızlanmış, dudaklarım ve ona eşlik eden ince parmaklarım bir vajina gibi uyumla zevk veriyordu bu yabancıya. Başımı daha derine bastırıyor, dudaklarımın arasından taşan tükrük sesleri yağmurun ve asfaltın sesini bastırıyordu. Dudaklarım ve elimle verdiğim zevkten iyice kendinden geçmiş olan genç adamın elleri kalçalarıma ulaşmaya çalışıyor ama ahengi bozmamak için duruşumuzu bozmak istemiyordu. Benim aklımdan türlü senaryolar geçiyor, vajinamdan akan sıvıların elbisemi bile aşarak koltuğu ıslatmaya başladığını hissediyordum. Bacaklarımı oynatarak vajinama baskı yapıyor ve müthiş bir zevk alıyordum. Boşta kalan elimi bacaklarımın arasına götürüp kendimi okşayabilirdim ama daha fazla edepsiz bir kadın gibi görünmek istemiyordum. Sanki altıma dolu dolu işemiş gibiydim. Elini oraya götürebilseydi, benim de ne kadar zevk aldığımı anlayabilirdi. İşte ben de tam olarak bundan korkuyordum. Daha sonrasını merak eder bir şekilde hızlı hareketlerle adamı sona ulaştırmaya çalışırken büyük bir orgazm yaşadım. Çok büyük bir orgazm. Vajinamdan ilk kez bu denli yoğun bir sıvı akışı hissettim o an. İçimden dışarıya doğru yoğun bir sıvı akışı. Yaşadığım tarifsiz zevkin etkisiyle adamın penisini ısırdım ve öylece ağzımın içinde kala kaldım. Aynı anda ağzımdaki penisin sızladığını, titrediğini ve hareket ettiğini fark ettim. Boşalacağını anlamıştım. Bu kadar erken gelmesinin nedeni ancak hissettiği çok yüksek heyecan duygusu olabilirdi. Hemen ağzımdan çıkardım iri penisi ama ilk damla büyük bir basınçla fışkırarak tüm ağzımı kaplamıştı. Aynı anda boşalmıştık bu yabancıyla. Aynı anda orgazma ulaşmıştık. Erkek menisinin tadını ilk kez alıyordum. Eşimi bu denli seviyor olmama rağmen ağzıma boşalmasına asla müsade etmemiştim. Bu adam benim ilkim olmuştu ne tuhaf. Ağzımın içine ilk boşalanın kocam değil de yabancı bir erkeğin olacağına asla inanmazdım.
Daha sonra fışkıranlar sağa sola saçılmasın diye adam eliyle engel olmaya çalışıyor, bense elbisemin üzerine gelmemesi için uğraşıyordum. Boşalırken sessizliğini bozdu ve çok daha derin bir tonda inlemeye başladı. Yüzünde tatlı bir tebessüm belirmişti. O sıra telefonum çaldı arayan eşimdi. Beni merak ettiğini söyledi. ”İyiyim, endişelenme. Az kaldı” diyerek kapattım telefonu. Bu daracık, küçük arabanın içerisinde yaşananlar akıl almaz şeylerdi ve nasıl olduysa tüm bu yaşananların odağında başrolü oynuyordum. Doğruldum ve dudaklarımdan süzülen menileri sildim elimle. Tüm vücudumu yaşadığım orgazmın ateşi kaplamıştı. Hala çok utanıyor ve hiçbirinin yüzüne bakamıyordum. Sessizliğimiz devam ediyor ve ben başıma daha neler gelebilir diye düşünüyordum ki araba yavaşladı yolun kenarında durduk. Şoför arkaya döndü, az önce ağzımla boşalttığım adama “Celal geç direksiyona sen” dedi. Sadece bu kadar. Arif inip Celal’e yol verdi. Şoför benim olduğum kapıyı açtı ve ben onun oturması için ortaya doğru kaydım. Anladım ki beni kullanma sırası şofördeydi. Gülümsedi ve oturup kapıyı kapattı. Dikiz aynasından kendimi gördüm. Çok utanıyordum ama bir o kadar da istiyordum olacakları. Yanaklarım kızarmıştı. Dudaklarım da şişmişti nedense. Yana kaymış eşarbımı düzelttim çabucak. Araç yeniden hareket etti. Yağmur şiddetini arttırmıştı.
Şoför aceleci davranarak belimden tuttu ve beni kendine çekerek dudaklarıma yapıştı. Bu adam yaşça diğerlerinden daha büyüktü. Dillerimiz içeride birbiriyle dans ederken dudaklarımı emerek büyük bir şevkle öpüyordu. Elleri çok hızlı ve özensiz bir şekilde tüm vücudumu tanımaya çalışıyordu aceleyle. Kah göğüslerimde, kah kalçalarımda, kah bacaklarımdaydı dokunuşları. Hareketlerinin diğer ikisinden daha sert oluşu beni tedirgin etmişti. Aldığım hazza rağmen cinsel motivasyonumu yitirmek üzereydim ki beni sakin bir hamleyle, gülümseyerek diğer yanımda oturan Arif’in göğsüne sırtüstü yatırdı. Karşı koymadım. Daha önce anlattığım gibi, tuhaf bir şekilde, nedensizce güveniyordum bu adamlara. Ayak bileğimden tutarak sol bacağımı ön koltuğun üzerine oturttu. Elbisemi yukarı sıyırdı bacaklarımı okşayarak. Yarı yatar şekilde, bir bacağım havada, heyecan ve zevkten neredeyse bayılacak bir halde, öylece duruyordum şimdi. Koltuktan aşağı indi, başını bacaklarımın arasına soktu ve sırılsıklam, kor gibi yanan dişiliğimi emmeye, hafif hafif ısırmaya başladı. Bir elimi Arif’in saçlarında gezdirirken, diğer elimle de adamın başını bacaklarımın arasına bastırıyordum. Dişiliğim yanıyor, seğiriyor, sızlıyor ve ben doyumsuz bir fahişe gibi daha fazlası için çıldırıyordum.
Seri ve kendine güvenen bir hamleyle kilodumla kilotlu çorabımı aşağı doğru sıyırırken ben de kalçalarımı oynatarak ona yardım ettim. Artık dişiliğim tüm çıplaklığıyla bir yabancının gözlerinin önünde sere serpe duruyordu. “Off kaymak gibi, tertemiz. Etli etli harika” diye mırıldandı gülerek. Cümlesini tamamlayamadan dudaklarını vajinama dayamıştı bile. Önce emdi, sonra hızlı dil hareketleriyle yalamaya başladı. Dilini içime sokup çıkartıyor, klitorisimi emerek içine çekiyor, diliyle klitorisimi dövüyordu. Kadınlığımın daha önce hiç bu kadar iştahlı, hiç bu kadar istekle yalandığını hatırlamıyorum. Çıkan sesler beni daha da ateşliyordu. Arif de boş durmuyor, bir yandan irileşmiş göğüslerimi okşuyor, bir yandan da elbisemin önündeki düğmeleri çözmeye çalışıyordu. Bir veya iki dakika sonra çığlık çığlığa boşaltmıştı beni şoför vajinamı yalayarak. Çığlıklarıma, haykırışlarıma ve vücudumun istemsiz titremelerine mani olamıyordum. Ben ömrümde böyle boşaldığımı inanın bilmiyorum. Vajinamın derinliklerinden gelen zevk sıvılarım kalçalarımdan süzülerek koltuğa akıyordu. Adam doğruldu. Elini aşağı indirdi ve eşofmanını aşağı sıyırdı. Karanlık dahi olsa net olarak görüyordum şekilli ve büyük penisini. Eliyle bana doğrultarak üzerime uzandı. Arif de düğmelerimi çözmüş, elleri elbisemin içinde, göğüslerimi avuçlamaya başlamıştı. Bütün bunları başlatan bu genç adamın sertleşen penisini sırtımda hissediyordum. Soför kalan düğmelerimi de açarak dipdiri göğüslerimi serbest bıraktı. Artık gün gibi ortadalardı. Yine çok utanmıştım ve ellerimle göğüslerimi gizlemek istediysem de göğsüne yattığım Arif buna engel oldu ve “Hadi Mustafa ağabey, piliç seni bekliyor açmış bacaklarını” dedi. Birazdan kocama ait ıslak ve kaygan deliğime girecek olan adamın adının Mustafa olduğunu da böyle öğrenmiş oldum.
Mustafa ağırlığını vermeden üzerimde yatıyordu. Eliyle penisini dişiliğimin üzerinde gezdirirken ateşli şekilde dudaklarımı, boynumun ulaşabildiği yerlerini, yanaklarımı, yüzümün her yerini öpüyordu. Daireler çiziyordu iri penisiyle. Ben gözlerimi kapatmış, aldığım zevkin ve yaşadıklarımın tadına varmaya çalışıyordum. Nihayet yavaşça yerleştirdi penisinin başını alev alev yanan vajinamın ağzına. Şimdiden boşalacak gibiydim. Yavaşça itti. Sonra biraz daha. Islak kadınlığım adeta içine çekiyordu bu iri penisi. İçine çekiyordu dar ve dibi olmayan bir kuyu gibi. Aldığım zevkten ne yaptığımı, ne dediğimi bilemez haldeydim artık. Sonuna kadar girdiğinde vajinamın çeperlerimde hissettim onu dolu dolu. Birleşen organlarımız adeta romantik bir ezginin dansına bırakmışlardı kendilerini. Göğüslerimi avuçluyor, irileşmiş ve zevkten dimdik olmuş uçlarını ısırıyor, emiyordu. Ben bir elimle saçlarını, diğer elimle kalçalarını kavramış, fiziksel hazzın yanı sıra duygusal bir esintinin izlerini de takip etmeye çalışıyordum. Tensel temas her zaman önemliydi benim için. Tabi duygular da. Başını dudaklarıma doğru çektim ve kulağına – büyük bir utançla – ”Lütfen hızlan” diye fısıldadım. Dudakları ve diliyle beni boşaltmıştı zaten, ama içimdeyken bana vereceği armağanı daha çok merak ediyordum. Mustafa Bey ricamı geri çevirmedi ve içime daha sert, daha hızlı girip çıkmaya başladı. Koltuğun kenarından aşağı doğru eğim alan dolgun kalçalarımı okşuyordu. Tam o sıra yine telefonum çaldı. Elbette arayan eşimdi. Açmak istemiyordum ama meraktan çıldırabilirdi. Hepimiz donmuş, sessizlik hakim olmuştu arabanın içerisinde. Kısa tuttum konuşmayı. Güvende olduğumu bilmek ona yetiyordu zaten. Telefonu kapatır kapatmaz kaldığı yerden devam etti her şey. Öperek, koklayarak sert bir şekilde bana sahip olmaya devam ediyor ve gittikçe daha fazla sokuyordu içime iri penisini. Çıkardığı seslerden ve vücut hareketlerinden boşalmak üzere olduğunu hissettim. Zaten ben de gelmek üzereydim. Kulağına ”İçime boşal, korunuyorum… Sıcaklığını ve içimi doldurduğunu hissetmek istiyorum” diye fısıldadım bu kez. Hemen ardından önce ben sonra da Mustafa Bey bağırarak, çığlıklar atarak boşalmıştık. Vücudum istemsizce kasılıyordu. Arif’in göğsündeki başım yana düşmüş, halsiz kalmıştım. Bu rehaveti çok iyi tanıyordum ama ben hala doymamıştım. Kendimden geçmek üzereydim sanki. Biri göğüslerimi okşuyor, biri dudaklarımdan öpüyor, bir diğeri de ellerini kalçalarımda gezdiriyordu. Kimin neremde, ne yaptığını bilmiyordum. Boş durmuyorlardı ve ben gözlerim kapalı, hala devam eden orgazmımın tadını çıkarıyordum.
Aralarında birşeyler konuşuyorlardı sessizce. Beni rahatsız etmemek, utandırmamak için fısıldaşıyorlardı. Aracın yavaşladığını fark ettim. Gözlerimi araladım ve bir peçete istedim. Direksiyondaki Celal bir rulo tuvalet kağıdı uzattı bana. Doğruldum ve içimdeki menileri boşalttım. Araç durmuştu. Ben de üzerime çeki düzen verip uslu bir hanımefendi gibi oturmaya başladım. Merakla, peki şimdi ne olacak diye bekliyordum. Mustafa indi ve onun yerine sağ ön koltukta oturan yaşça daha genç ve daha yakışıklı olan adamla yer değiştirdiler. Gözüme çok çekici gelmişti. Kaşları, gözleri ve dudakları içimde birşeylerin kıpırdamasını sağladı yeniden. Oturdu, kapıyı kapattı ve yola devam ettik. Yine iki erkeğin arasındaydım ve sabaha kadar bana sahip olsalar doymayacak gibi hissediyordum. Dokunuşlarıyla çıplak bacaklarımda dolanıyordu heyecandan titreyerek. Elini ıslak vajinama götürdü ve parmaklarıyla ıslak, daracık deliğimi okşamaya başladı. Biran önce içime girmesi, ama mümkünse içimde uzun süre kalması için dualar ediyordum. İçimden çıkmadan beni defalarca boşaltacak bir erkek hayaliyle arkamı döndüm. Cesaretimi topladım, koltuğun üzerinde ona arkam dönüktü şimdi. Dizlerimin üzerindeydim uysal bir kedi gibi ve elbisemin eteğini belime kadar sıyırmıştım. Belimi olabildiğince aşağı eğdim kalçalarım tamamen ortaya çıksın diye. Her kadında varolan beğenilme dürtüsü elbette bende de vardı.
Kocama ait olan o bembeyaz kalçalarım ve onun için hazırladığım dişiliğim İnce belimin altında şu an bu yabancı gencin gözlerinin önünde, onun için hazır bir şekilde titreyerek kullanılmayı bekliyordu. Beni vahşice kullanmasını, kirletmesini ve ruhumu incitmesini istiyordum. diğer tarafta Arif’le göz gözeydik. Başımı tuttuğu gibi kendine çekti ve deliler gibi öpüşmeye başladık. Zevk sularımın bacaklarımdan aşağıya süzüldüğünü hissediyordum. Bir adam önümde, diğeri de arkamdaydı. Sonra ellerini hissettim kalçalarımda. Belimden sıkıca kavradı. Dokunuşları bana büyük bir zevk veriyor, bunun saatlerce hatta günlerce sürmesini istiyordum. Aniden kasıklarını kalçalarımda hissettim. Penisiyle vajinamın üzerinde biraz gezindikten sonra ustaca bir hamleyle içime yerleştiriverdi kocaman erkekliğini. Dudaklarım dolu olduğu halde bir çığlık attım zevkten. Ellerim Arif’in penisini arıyordu. Onu buldum, çıkardım ve büyük bir iştahla emmeye, yalamaya, ısırmaya başladım. Yumurtalıklarını ellerimle okşuyor ve penisini büyük bir açlıkla emiyordum. Arkamdaki işini çok iyi yapıyor ve adeta kasıklarıyla tokatlıyordu kalçalarımı. İçime her girişinde çeperlerimde hissettiğim basınç ve kalçalarımı titretişi çok ama çok büyük bir zevk veriyordu bana. Dördü de henüz adımı bile sormamışlardı. Bana ismimle sahip olmaları beni daha da çıldırtabilirdi oysa. Arkamdaki genç içimden çıkmadan dakikalar içerisinde beni tam üç kere boşaltmıştı. İçimde gidip gelirken kalçalarıma attığı tokatlar orgazmlarımın şiddetini arttırıyordu. Birden “içine akıtabilir miyim?” Diye sordu. Ağzımdaki penisi çıkarmadan “evet… yalvarırım içime akıt döllerini” diye yanıtladım. Tüm şehvetini içime boşaltmıştı şiddetle. İçimden çıkmadan bir süre kaldı orada. Vajinamdan süzülen menilerini bacaklarımda hissediyordum. İçimi tamamen doldurmuş hatta taşmıştı menileri.
Arif de çok geçmeden ağzımın içine boşaldı. Dayanamamıştı o da diğerleri gibi. Bir an yutmayı denedim ama beceremedim. Dudaklarımdan ve vajinamdan aynı anda farklı iki erkeğin aşk suları dökülüyordu yavaşça. Koltuğun önünde, yerde duran tuvalet kağıdına uzandım ve kendimi temizlemeye başladım pozisyonumu bozmadan. Mustafa Bey önden ıslak mendil uzattı çabalarımı görünce ve şöyle dedi ” hadi bakalım siz ikiniz öne biz de arkaya geçelim” Ben hiçbir şey söylemiyordum. Kocamın kıyamadığı tertemiz karısı bu dört adamın elinde ucuz bir fahişe olmuştu bu ıssız yolda. Ama bundan şikayetçi değildim. Her kadının arzuladığı bu şeyi ben doya doya yaşıyordum şimdi. Araç yeniden durdu ve hızlıca yer değiştirdiler. Şimdi Celal ve Mustafa’nın arasında oturuyordum. Celal vakit kaybetmeden sırt üstü uzandı arka koltuğa. Beni kucağına aldı ve kaskatı olmuş penisini, benim ıslak, daracık ve davetkar dişiliğime yerleştirdi. Kontrolün bende olduğu bu pozisyon, tüm pozisyonlar arasında en sevdiğimdi. O koca penisin üzerine oturdum ve arka camdan görünmemek için üzerine kapandım. Yol bomboş dahi olsa tedbirli olmam gerektiğini biliyordum. Kalça ve bel hareketlerimle içimdeki penisi hissetmek için kıvranarak oturup kalkıyordum. Dudaklarım Celal’in dudaklarına kenetlenmişti. Üst üste orgazmlar yaşıyordum. Her boşalmamda içimden zevk suları taşıyor ve ben sadece çığlık atmak için dudaklarımı, kucağında zıpladığım adamın dudaklarından koparıyordum. Penisini içimde daha derine alabilmek, onu içimde kaybetmek için dairesel hareketlerle kadınlığımın keyfini çıkartıyordum. Tam anlamıyla dolu dolu hissetmek istiyordum içimdeki aygırı. Arkamda kalan Mustafa’ya baktım sonra davetkar bir ifadeyle. ” Hadi, Ne duruyorsun? ” demek istedim gözlerimle. Eşarbım kaymış, eteğim sıyrılmış, ön düğmelerim açık ve iki göğsüm de dışarıdaydı. Her girişte titreyen kalçalarımdan kavradı beni Mustafa. Penisini arka deliğime yasladı. Çok korkuyordum çünkü henüz kocam dahi girmemişti oraya. Benim hızlı kalça hareketlerimden dolayı arka deliğimi bir türlü tutturamadığını anladım ve bir kez daha boşaldıktan sonra durdum. Aceleci hareketlerle ama kibarca soktu onu içime. Bu yaşadıklarıma inanamıyordum ama o an kendimi sorgulayacak halde değildim. Baş kısmı içime girdiğinde hissettiğim acıyla öne atıldım. Ama merak ediyordum. Aynı anda iki deliğimin birden kullanılması, iki deliğimle aynı anda iki erkeğe zevk vermenin nasıl bir his yaratacağını merak ediyor ve bunu tüm hücrelerimle arzuluyordum.
Celal’in kucağında kaç kez boşaldım hatırlamıyorum. Daha fazlasını istiyordum. Şimdi hareketsiz bir şekilde arka deliğimin Mustafa’nın büyük penisiyle tanışmasını bekliyordum. Biraz daha zorladı. Daha rahat girebilmesi için hafif hafif ıkınıyordum. Kalınlığını içimde hissetmeye başlamıştım. İçimdeydi artık ve alıştırmaya çalışıyordu daracık arka deliğimi. Tükürüklüyor, eliyle ayırıyor ve amacına ulaşıyordu. Kalınlığından sonra giriş çıkış hareketlerini de hissetmeye başladım. Canım da yanmıyordu artık. Celal de fark etmiş olacak ki hareketlendi yeniden. Şimdi iki erkek de içimdeydi. O an hissettiğim heyecan ve şaşkınlıkla karışık hazzı nasıl anlatabilirim size bilmiyorum. Ama şu kadarını söyleyebilirim, bu hazzın bende bağımlılık yapmasından korkmuştum. Sürekli bu zevki arzulamaktan ve elimdeki imkanların artık beni doyuramayacağından ve benim için kesinlikle yeterli olamayacağından korkuyordum. Kalın ve hatırı sayılır iki büyük penis içime girip çıkıyor, ikisini de tüm hücrelerimle hissediyor ve üst üste, üst üste orgazmlar yaşıyordum. Vajinamın ve anüsümün bu kadar uyumlu bir işbirliği içerisinde olacağını daha önce hiç düşünmemiştim. Aynı anda iki erkeği mutlu edebiliyordum. Mustafa çok dayanamadan anüsümün ne kadar dar olduğunu haykırarak boşalttı menilerini içime. Bu şiddetli basıncı hissettiğimde tuvalet ihtiyacı duydum geçici olarak. Büyük tuvaletimi yapmak zorundaymışım gibi bir his. İnsan sürekli yeni şeyler öğreniyor işte. Yumuşamak üzere olan penisi içimden çıkarken bile apayrı, çok farklı bir haz duymuştum. Az önce bana sahip olan gence döndüm. Sağ ön koltukta oturmuş penisini sıvazlayarak bizi izliyordu.”Sen gel haydi. Arkamı boş bırakmayın ne olur” dedim. Becerilmek için yalvaran ben… Kendinize hayret ediyorsunuz evet. Ama bunu yaşamadan asla anlayamaz bir kadın. Araç yeniden durdu ve yerler yeniden değişti. Henüz araç hareket bile etmeden Nedim’in penisi daracık arka deliğime yerleşmişti bile. Sert darbelerle bu iki adam bana sahip olmaya devam ettiler dakikalarca. Ben artık saymayı bırakmıştım orgazmlarımı. Derken önce Celal, sonra da nedim, biri vajinamın diğeri de anüsümün içine boşaldılar. Boşalırken penislerinin kasılmasını ta karnımda hissedebilecek kadar uyarılmış ve hassaslaşmıştı tüm genital bölgem. Tuvalete gitmem gerektiğini söyledim. Ormanlık bir yerde durduk. Arabadan çıkıp çalılara doğru yürürken bile elleri vücudumdan ayrılamıyordu. Kuytu bir yere gittim, eteğimi sıyırdım ve çömelerek dakikalarca süren bir temizlik yapmak zorunda kaldım. Nereme dokunsam meniye değiyordu elim. Islak mendiller ve bir rulo tuvalet kağıdıyla elimden geldiğince 2 saat önceki halime dönmeye çalıştım. Korktuğum olmamıştı ve içimde pişmanlık hissedemiyordum. Korku zaten yerini çoktan güven ve samimiyete bırakmıştı. Arabaya döndüğümde kilotlu çorabımın ve kilodumun kullanılamayacak halde olduğunu gördüm ve onları çalılıklara fırlattım. Dördü de henüz doymadıklarını söyleyip duruyorlardı ama artık benim hiç halim kalmamıştı. 55 kilometre boyunca, tam 2 saat boyunca bana sahip olmuşlardı. Orgazm olmaktan bitap düşmüş ve çok susamıştım. Yeniden arabaya bindim ve yola koyulduk.
Yol boyunca onlar da ben de tek bir kelime dahi etmedik. Beşimiz de sadece gülümsüyorduk. Yorgun, aç, susuz ve kirliydik. Eşimin olduğu istasyona yaklaşmıştık ve artık veda zamanı gelmişti. Hiçbir şey söylemeden sadece gözlerimizle veda ettik birbirimize. Benim gibi onlar da bu geceyi asla unutmayacaklardı. Dördüyle de duygusal bir bağ kurmuştum. Arkalarından bir süre baktım ve sonra ışıl ışıl istasyonun tam ortasındaki markete giderek kocaman bir şişe su aldım. Eşimi görebiliyordum, lastikçinin hemen önünde tamiratın bitmesini bekliyordu. Belli ki adama yeni ulaşmışlardı. Yanlarına gittim. Aydınlıkta elbisemin üzerinde yer yer parlayan meni lekeleri belli oluyordu. Kol çantamın kemerinin üzerinde de meniler vardı yoğun olarak. Bir taksi tuttuk ve aracımızın olduğu yere doğru yola koyulduk. Yol boyunca hiç konuşmadım. Sürekli gülümsüyordum ve içimde tarifi zor bir mutluluk vardı.
Sanal seks nedir, nasıl yapılır?